DÜŞÜNMEK VE TEFEKKÜR ETMEKTEN ALABİLDİĞİNE UZAKLAŞTIK

Yeni bir içerik üretmiyor, yaşadığımız çağa doğru tanıklık etmiyoruz. Kur'an doğrularla birlikte olmayı her insana yaşadığı çağın Ebu zerri, imam Ebu Hanife’si olmayı istediği halde bizler sık sık "Ebu zer" söyle demiştir söz ve paylaşımlarımızı birbirimizi oyalamaya devam ediyoruz...

Düşünmek ve tefekkür etmekten alabildiğine uzaklaştık!!! Yaptığımız nakilcilik... Sadece geleneği bugüne aktarmak, geleceğe dair yeni söylemler geliştirmemek bir bakıma kendi aklımızın olmadığını, aklımızı kullanmadığımızı ortaya koymaktır.

Hala geçmişin din alanından uzak iktidar mücadeleleri üzerinden yapılan kavgaları, bugüne taşıyarak, bugünün fay hatlarını tetikleyerek yeni kerbalalar oluşturmak, katkı sağlayacak davranışlarda bulunmak bizim dini darlık alanına hapsettiğimizin göstergesidir.

Oysa din mutluluk, eşitlik, adalet, hakkaniyet, güvenilirlik, emniyet, huzur, refah demekti. Bu kavramların varlığını sadece öteki dünyada söyleyenler, günde beş defa "Ey Rabbimiz bize dünyada iyilik ver" ayetini yaşadığı çağda söylemeyen anlamayan fikir yoksunlarının işi olsa gerek. Ne yazık ki düşünce karşısına çıkarılan en büyük giyotin "tekfir" yani mürtet anlayışıdır.

Kur'an'ın ısrarla yaşatma özgürlüğüne karşın, her ne sebeple olursa olsun kim nasıl söylerse söylesin yeni söylem ve oluşumlara karşı, ne yazık ki elden düşürülmeyen bir kılıca dönüştürülmüştür. Düşünmekten, üretmekten haz almayanlar dün olduğu gibi bugünde din zabıtalığına soyunmuş kimi din-dar kisvesine bürünmüş kişiler tarafından farklı kisveler içinde yürümeye çalışılıyor.

Bu zihniyet kendisini tek Allah'ın sözcüsü, vekili haşa naibi yerine koyarak Allah adına açıkça cinayet işlemektedir. Peki, bütün bunların ötesinde dün dertleştiğim bir kardeşimin ifadesiyle kendimize dönüp çok temelden bir soru sormamız lazım.

Temel soru nasıl bir dünyada yaşadığımızı bilmek ve nasıl bir dünyada yaşamak istediğimize karar vermektir.
Ne istiyoruz?
Ne kadar istiyoruz?
Hayır diyebiliyor muyuz?
Hayırlarımız neler?
Bunlar için bir önerimiz, alternatifimiz var mı?
Kaç olumlu projede yer alıyoruz?
Nerede, nasıl bir duruş sergiliyoruz?

Soruları çoğaltabiliriz. Eminim sizlerin aklında yüzlerce soru/sorular veya itiraz/itirazlar gelebilir. Peki, çıkış nedir, nasıl olmalıdır?

Bu konuda düşüncelerinizi sorgulayarak "sorgulanmadan" önce sorgulama yapma gayretiyle önerilerinizi, düşüncelerinizi, eleştirilerinizi bekliyorum.

Selametle

Nazım YILDIRIM

12.MART.2020

Yayınlanma Tarihi: 2020-03-12 17:23:24

Yorum Yaz